24 Ocak 2014 Cuma

KURAN-I KERİM VE ARKEOLOJİ 3


Merhabalar.Kuran-ı Kerim ve Arkeoloji yazılarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz Allah’ın izniyle.
Bu yazımın konusunu İbrahim peygamber olarak belirledim.Umarım tespitlerim sizinde ilginizi çeker.
En başta özellikle bir konuyu belirtmeden geçemeyeceğim.Türkiye’de artık yeni ve orijinal bir meal yazılmasının zamanı geldiğini düşünüyorum.Ben de araştırmalarıma  kaynak olarak Kuran’ı aldığım için bazı konularda inanılmaz zorluklar yaşıyorum.Rivayetlere dayalı yapılan meallerin Kuran’ın mesajının ve etkisinin sınırlı kalmasına ve araştırma yapacak kişilere düşünsel anlamda kısıtlama getirmesine sebep olduğunu düşünüyorum.Örneklerle açıklamaya çalışayım.Kuran’da Allah bir çok yerde isim belirtmemesine rağmen bazı kişi ve yer isimleri orijinalinde olmadığı halde sanki varmış gibi meallere eklenmekte. Nemrut,Kızıldeniz,Habil ve Kabil,Havva,Belkıs,Hızır,Potifar,Mısır ve daha niceleri.İşin üzücü olan kısmı,bu saydığım isimlerin tamamının Tevrat kaynaklı olması.Tevrat’ı hem tahrif edilmiş bir kitap diye dikkate almayalım, hem de Kuran’ı tercüme ederken  kaynak olarak kullanıp bunları Kuran’a sanki içinde geçiyormuş gibi sunalım.Bu durumu hangi mantıkla izah edilir onu da size bırakıyorum Kardeşlerim.Belki bazı kimseler için bu detay önemli olmayabilir ama benim için çok önemli onu rahatlıkla söyleyebilirim.
Neyse artık yeni konularıma geçiyorum.Yine başlıklar halinde yazacağım,bu sefer her zamankinden farklı olarak çıkarımlarımı yaptığım ayetleri de kaynak olarak bilginize sunmayı düşünüyorum.Dileyen Kuran’dan da kontrol edebilir bu sayede.
·         Önce ayet;
’  Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabb'i hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabb'im odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, hem de öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz…’’                                                                          Bakara Suresi:  258
Bu ayette İbrahim Peygamberle tartışan kişiyi neredeyse tüm mealler Nemrut olarak isimlendirmekteler.Oysa dikkatli ama küçük bir araştırma tarihte aslında Nemrut adlı bir şahsiyetin yaşamadığını gösterebilirdi.Bana göre bu ayette geçen kişi Akad Kralı NARAM-SİN’den başkası değildir.İbrahim Peygamberin çağdaşı olan bu güçlü hükümdarın ( M.Ö 2200’ler ) en büyük özelliği tarihteki ilk büyük imparatorluğu kurması ve daha da önemlisi dünya tarihinde kendisini Tanrı ilan eden ilk hükümdar olmasıdır. ‘’ Dört Yönün Tanrısı ‘’. Ayette geçen Mülk ve saltanat ifadesi de bu teorimi desteklemektedir.
Ayrıca Naram-Sin döneminde en güçlü inanç şekli her zaman yazılarım da bahsettiğim Güneş,Ay ve Yıldızlara tapma inancıdır.Ayrıca Naram-Sin ismindeki  ( SİN ) Ay demektir ve bu hükümdar kendisini Ay tanrısının yeryüzündeki temsili olarak düşünmektedir.Güneş her zaman en büyük tanrıyı simgelediği için kendisini ikinci sıraya konumlamıştır.Çünkü bu hükümdar döneminde Ay’a tapma kültü zirve yapmıştır.
Eğer peygamberler tarihini mistik alandan çıkartıp farklı düşünmeye başlarsanız aslında her şey çok basittir ve göz önündedir ama her zaman ihtiyaç olan farklı bir bakış açısıdır o kadar.
Herkes İbrahim peygamberin ateşe atıldığı yerin rivayetler de geçen Harran olduğunu bilir.Oysa Harran kentinin çok daha büyük bir özelliği vardır.Harran,Eski Dünyada Ay’a tapma inancının tam da merkezidir.Ayrıca Dünya da ki tek Ay tapınağı binlerce yıl önce bu şehirde yapılmıştır.Naram-Sin’in neden kendisini Ay tanrısı yerine koymuştur daha iyi anlaşılır herhalde.Şimdi parçaları birleştirelim yavaş yavaş…Birincisi İbrahim peygamber hak mücadelesini bu inanca sahip insanlara karşı yapmıştır.
İkincisi Hz.İbrahim’in parçaladığı;
'’ Allah'a yemin olsun ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza bir oyun edeceğim.'’
‘’ Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye…’’                                                                        ( Enbiya Suresi : 57-58 )
Ayetlerde bahsi geçen putların Ay tapınağındaki içinde bulunan putlar olduğunu düşünüyorum.
Üçüncüsü ise İbrahim peygamberin inkarcı babası Azer.Bazı insanlar bir peygamberin babası müşrik olamaz burada geçen şahıs amcasıdır şeklinde tuhaf bir savunmaya geçiyorlar.Oysa ayette babası olarak geçtiği gayet net olarak anlaşılmakta.Allah için kan bağının önemli olmadığı bir çok ayette belirtilmesine rağmen bu savunmayı anlamakta güçlük çekiyorum.Üstelik Lut peygamberin iman etmeyen karısı,Nuh peygamberin dağa kaçan oğlu,Adem’in iki oğlundaki katil kardeş örnekleri önümüzde dururken.
Önce ayet gelsin :
‘’ İbrahim, babası Âzer'e şöyle demişti: "Putları tanrılar mı ediniyorsun? Seni de toplumunu da açık bir sapıklık içinde görüyorum…"                                                                                                                                                                       En’am Suresi :74
Ben İbrahim peygamberin babasının bu Ay tapınağının en yüksek statüye sahip Rahibi olduğunu düşünüyorum.Sebebim ise çok basit,Eski dünyada tanrıların olduğu odaya ancak yüksek rütbeli din adamları girebilirdi,normal insanlar tanrılarına sunmak istedikleri hediyeleri ancak  sunaklara bırakabilirlerdi,iç odalara girmeleri mümkün değildi,yani insanların mallarından haksız kazanç sağlayan ruhban sınıfı.Azer’in bu ısrarlı inkarının sebebini de bulunduğu konumu kaybetmek istememesi olarak düşünüyorum.Ayrıca Allah’ın bir sünneti olarak gelen her peygamber o toplumun en güçlü ailelerinden çıkmıştır.İbrahim peygamberin de rahatlığını babasının sahip olduğu bu konumdan aldığını düşünüyorum.
Önce ayetler gelsin;
‘’ Gece bastırınca, İbrahim bir yıldız gördü, 'İşte rabbim' dedi. Batınca da, 'Ben batıp gidenleri sevmem' dedi…’’
‘’ Ayı doğarken gördüğünde 'İşte rabbim' dedi. O da batınca 'Eğer Rabbim bana yol göstermeseydi, muhakkak ben sapıtmışlar güruhundan olurdum' dedi…’’
‘’ Nihayet Güneş'in doğmakta olduğunu gördüğünde, "Benim Rabbim bu, bu daha büyük!" dedi. O da batıp gidince şöyle seslendi: "Ortak koştuğunuz şeylerden uzağım ben…"                                                                                                       En’am Suresi : 76-77-78
Bu ayetlerde İbrahim peygamber yaşadığı toplumun inancıyla ilgili en büyük ipuçlarını vermekte.Yine her zaman dediğim gibi,Güneş,Ay ve Yıldızlara tapma kültü.Tamamen Mezopotamya’ya özgü bir inanç.Bu ayetlerde İbrahim peygamberin bu gözlemlerini ve yorumlarını bir toplumun önünde tebliğ amaçlı yaptığını düşünüyorum.Yoksa İbrahim peygamber bunlara tapıyordu sonra Allah’ı buldu gibi söylentilere ise gülüyorum açıkçası.Yani sizin tapmakta olduğunuz her şeyin gördüğünüz gibi bir sonu var,hiçbir güçleri yok,hepsi batıl diyerek örnekleme anlatım yapmakta.
Gelelim yazımın en başında anlattığım Nemrut konusuna.En başta şunu bilelim,Nemrut ismi Tevrat kaynaklıdır ve Nimrod olarak geçer.Eğer mealcilerimiz araştırmış olsalardı tarihte Nemrut adında birisinin yaşamadığını göreceklerdi.Şimdi Nemrut dağı nerden çıktı derseniz eğer,Nemrut dağını yaptıran kralın adı Kommagene kralı Antiochus’dur.Bu krallık içinde de Nemrut adında bir kral hiç olmamıştır.Kaldı ki Hz.İbrahim ve bu krallık arasında 2000 yıl gibi bir zaman farkı vardır.Görüyorsunuz ya Tevrat’ın çarpık tarih anlatımını,ve bir kitabın nasıl tahrif edildiğini.Zaten Allah’ta bizi uyarmıştı değil mi,bunlar kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar ( Tarihleri,isimleri,olayları diye anlıyorum ben bunu ),hükümlerle oynuyorlar diye.
Son olarak bir konuyu daha paylaşayım sizinle önemli olduğunu düşünüyorum zira.
Önce ayet gelsin:
‘’ İman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder ve güzel işler yaparsa, onların Rableri katında ödülleri vardır. Ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar…’’ Bakara Suresi : 62 ( Ayrıca bkz: Maide 69 / Hacc 17 )
Bu ayetlerde geçen Sabiilerin kim olduğuna dair bin türlü tartışma yapılıyor.Meallerde bile parantez içinde Yıldızlara tapanlar diye çeviriyorlar.İnsan düşünmeden edemiyor,Allah bunlara hem iman edenler diye hitap ediyor,hem de parantez içine yıldıza tapanlar diye yazıyorlar,Şimdi hem iman edip hem nasıl yıldızlara tapılır diye sormazlar mı adama ?
Benim teorim ise şu şekil de bu konuda.Öncelikle ayette dikkat edilirse Allah ırklardan değil inanç gruplarından bahsetmekte.Bu üç grupta Peygamberimizin döneminde bulunan ve Ehli Kitap olarak tarif edilen topluluklar.Ben bu Sabiilerin Hz.İbrahim’in tebliğine uyup onunla beraber Mekke’ye göç eden insanlardan oluştuğunu düşünüyorum.Çünkü Sabiiler hakkında yapacağınız küçük bir araştırma bile sizi Hz.İbrahim’e götürür.Siyer kitaplarında dikkat ederseniz Hanif adı verilen ve Hz.İbrahim’e tabii olan az sayıda ki insanlardan bahsedilir.Ben bu Sabiilerin Hanif adı verilen grup olduklarını düşünüyorum.Peygamberimizin de Hanifler adı verilen bu grupla aynı inancı paylaştığı söylenir.Oysa Kuran’da Haniflik bir inanç grubunu değil bir bilinci ifade etmek için kullanılır.
‘’ Sonra da (ey Muhammed!) sana: "Hakk'a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine tabi ol" diye vahyettik…’’ ( Nahl Suresi : 123 )

‘’ İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti…’’ ( Nisa Suresi : 125 )

Ayetler de görüldüğü gibi Haniflik bir inanç grubu değil bir teslimiyet,samimiyet ve tam anlamıyla inançlı olma halidir.

Yazı çok uzadı devam edecek Allah dilerse eğer…
En doğrusunu Allah bilir.
Her türlü tavsiye ve eleştirilerinizi bekliyorum.
Selamlar

Ömer Faruk Menteşe  (http://prenszuko78.blogspot.com.tr/  )




23 Ocak 2014 Perşembe

KURAN-I KERİM VE ARKEOLOJİ  : MEZOPOTAMYA




Mezopotamya yine kan gölü ? Hem de her zamankinden daha fazla ?
Ben hep merak etmişimdir neden bu diyarlar hep karışık,neden hep kan revan içinde,nedir bu toprakların özelliği ?
Ne zaman ki Arkeoloji araştırmalarımı Kuran’la paralel yürütmeye başladım,bütün sorularımın da cevabı peşi sıra gelmeye başladı…
İnsanlık tarihi,Medeniyetler tarihi,Peygamberler tarihi bu topraklar da fışkırıyor,kısacası insanlara ışık tutacak tüm bilgiler,değerler bu topraklar da yatıyor.Neden Allah ısrarla hep eski kavimleri araştırın,gezin bulundukları yerleri,ibret alın demekte şimdi anlıyorum.O kavimlerdi Allah’ın nurunu söndürmeye çalışanlar,hakikatin sesini susturmaya çalışanlar,insanları köleleştirenler.Ne zaman bu coğrafyada bir fidan yeşerse hemen sökmeye çalıştı şeytanın hizmetkarları.
Mezopotamya yıllardır yağmalanıyor,topraktan çıkan her şey kaçırılıyor,neden biliyor musunuz?
Çünkü Allah’ın ayetleri,Allah’ın mesajları o kentlerde saklı,tabletlerde,heykeller de her şeyde.Bu topraklardan çıkan her materyal İslam’ı haykırırken,maalesef kazıyı yapanlar tarafından bu deliller ya yok edilmekte,yada anlamları tahrif edilmekte.Olmayan Tanrılar ortaya çıkmakta,olmayan inançlar piyasaya sürülmekte.Siz Allah’ın ayetlerini tahrifin sadece yazılı kitaplar da olduğunu sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz.Bu topraklardan çıkan ayetler de Allah’ın ayetleri oysa,buralarda hep var olduğunu bildiren,hep elçilerle uyardığını,kurallarını bildiren ayetler,tabletler,yazıtlar…İşte bunlar anlamlarından kaydırılıp bize şu an sunulmakta.
Hep sorardım kendime bu karışıklığın sebebi sadece petrol olabilir mi? Hayır kesinlikle amaç petrol değil.Amaç bu topraklarda yeniden yeşerme ihtimali olan gerçek İslam’ın savunuculara bu petrolü yedirmemek,bu petrolün insanlığın hizmetine girip tüm dünyaya refah getirmesini engellemek.Ben de hep hayret ederdim Niye Allah  tüm petrolü bu topraklara yığmış diye? Tüm dünyaya 100 yıl yetecek kadar petrol yatıyor bu toprakların altında,yani doğru ellere geçerse tüm dünyaya refah getirecek bir servet.
Arkeoloji de öyle bir bilgi kirliliği yaratılıyor ki? Dünya medeniyetinin doğduğu Sümerlere uzaylılar yardım ediyor güya, bütün ilimleri insanlara öğretmişler binlerce yıl önce,ilkel insanlara bilinç kazandırmışlar.Bu arada Allah’ın Adem’e üflediği bilginin ne olduğunu hemen unutuveriyoruz bu kargaşanın içinde.Yazıyı icat eden,Takvimi bulan,matematik bilgimizin kaynağı bu medeniyet bir anda fantastik bir dünyaya atılıveriyor.Sümerleri bu kadar gelişmiş yapan nedir,nasıl bu kadar bilgiye sahip oldular,Adem Peygamberle bağlantıları neler soruları buhar olur gider…
İlginçtir ki tüm dünyaya bu fitne ve fesadı yayan,bu tarihi eserlere pagan anlamlar yükleyip insanlara pazarlayanlar,Allah’ın ayetlerini tahrif edenler yine Ehl-i Kitaptan başkası değil.( Arkeologların ezici bir çoğunluğunun Yahudi ve Hristiyan olması tesadüf mü? )Tam da Bakara 213.ayette bildirildiği gibi.
‘’ İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra Allah, müjde veren ve uyaran peygamberler gönderdi; onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hüküm vermeleri için, kitabı da hak ile indirdi. Oysa kitapta anlaşmazlığa düşenler, kendilerine kitap verdiklerimizden başkası değildi. Onlar da, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilâf ettiler. Allah ise, onların anlaşmazlığa düştüğü hakikate ulaşmaları için iman edenlere izin verdi. Zira Allah, dilediğini doğru yola ulaştırır…’’
Gördünüz mü insanlık pek değişmemiş binlerce yıldan bu yana.Her zaman söylüyorum arkadaşlarıma bu ayeti anlamayan insanlık tarihini asla anlayamaz diye.
Yağmalanan eserlerle insanlığın ortak hafızası yok ediliyor,dünyadan her alanda olduğu gibi bu alanda da Allah’ın ( Saf İslam’ın ) adını silmeye çalışıyorlar…Hamdolsun ki Rabbimiz bunlar ne kadar uğraşırsa uğraşsın muhteşem ayetlerini yüzlerine çarpmaya devam ediyor…Göbeklitepe ayeti gibi mesela.Duymuşsunuzdur muhakkak dünyanın en eski tapınağı olarak gün yüzüne çıkarıldı bu yapılar.Hem de 12.000 yıl öncesine ait.Bu ne demek biliyor musunuz.? İnsanlık tarihinin yeniden yazılması,şu ana kadar ortaya sürülen teorilerin çöp kutusuna gitmesi demek.Çünkü sözde bilim adamlarına göre insanlar korktukları nesneleri ilah etmişlerdi,dinleri kendileri uydurmuşlardı.avcılık,tarım sonradan gelişti safsataları tamamen çürüdü Allah’ın bu ayeti sayesinde.
 Bu tapınak öne sürülen bu teorilerden bile 7000 yıl daha eski,bu da demek ki insanlık zaten hep bilinçliydi,her zaman bir ilah,yaratıcı inançları vardı,bu tapınakta adı her ne olursa olsun tapılan bir ilaha adanmış  olarak,mükemmel bir mimari ile ortaya çıkıverdi.Konumu,taşların sıralaması her şeyiyle bilinçli bir tasarımın örneği olarak tüm bilinen teorileri yerle bir eden bir yapı. Yani siz ne kadar örtmeye çalışırsanız çalışın,ne kadar uğraşırsanız uğraşın benim ayetlerimi yok edemezsiniz dedi Allah…
Şimdilik bulunan en eski tapınak yapısı Göbeklitepe anıtları,tabii ki kazılar devam ettikçe büyük bir ihtimalle daha da eskileri bulanacak Allah’ın izniyle.Çünkü insanlık hiçi bir zaman başı boş bırakılmamış,daima bir yaratıcıya inanmış ve yaratıcısına bağlılığını göstermek için tapınaklar inşa etmiştir.
İlginç olan da,bize ilkel ve hayali çizimlerle zihinlere tuhaf şekiller de çizilen insanların icat ettiği ve geliştirdiği sistemleri kullanıyor olmamızdır.Ne kadar geçmişe gidilirse gidilsin,müthiş bir zeka,müthiş bir akıl ve bilinç karşımıza çıkmaktadır.En basit ve klişe bir örnek verirsek 4000 yıl önce yapılan belki de daha eski olan piramitler gibi matematiksel özelliği olan bir yapı daha yapılamamıştır,yada hala Sümerlerin yaptığı sulama kanallarının kullanılması gibi.Şu an bile kazılarla ortaya çıkarılan eserlerde ki sanat anlayışı taklit edilmekte,kendiçağımıza has bir sanat anlayışı geliştirememekteyiz.Sadece geçmişin basit birer kopyası olmaktan öteye gidememekte üretilen eserler.
Şahsen ben bir gün ilk bilinç sahibi olduğu bildirilen Adem Peygamberin izlerinin de bulanacağını biliyorum.Eminim o da diğer ayetler gibi yerin altında gün yüzüne çıkacağı ve insanlığı sarsacak bir ayet olarak çıkacağı günü bekliyor o kadar.Onun da zamanını ayetlerin sahibi bilir.

Selamlar

Ömer Faruk MENTEŞE


 


KURAN-I KERİM VE ARKEOLOJİ - 2

KUR’AN-I KERİM VE ARKEOLOJİ -2        

                                                                               
Yeni bir Kur’an ve Arkeoloji yazısıyla tekrar merhaba.Birinci yazıma vermiş olduğunuz güzel tepkiler ikinci yazıyı yazmak ve görüşlerimi paylaşmak için cesaret verdi.Çünkü ilk yazımda bazı korkularım vardı.Acaba hakkında fikir sahibi olmadığım konularla mı uğraşıyordum,yoksa yaptığım sadece Gaybe taş atmaktan mı ibaretti? Fakat sonra nasıl ki Bilim,Fen ve diğer konularda Kur’an üzerine araştırma yapan kişiler varsa bende tercihimi Arkeolojiden yana koyduğumu düşünerek yoluma devam ettim.Sonuçta Rabbimiz eski kavimlerin hayatını anlamamız konusunda ısrarla durmakta ve teşvik etmekte.Allah yardımcımız olsun diyerek yeni konuları başlıklar halinde yazmaya başlıyorum Allah’ın izniyle.Daha öncede dediğim gibi eleştiriye ve tavsiye açığım,yazılanlar tamamen benim Kur’an dan ve tarihten çıkarımlarımdır.En doğrusunu Allah bilir….
·         Arkeolojide zihinleri saptırmanın en büyüğü Allah’ı hayatın dışında tutmakla başlamaktadır.Allah’ın hayata hiçbir zaman müdahale etmediği ve eski toplumların belirli bir evreden sonra çöküp yerine başka bir topluluğun geldiği tezi işlenmekte.Ben öyle düşünmüyorum,Kur’an da pek çok kavmin Azgınlıkları ve Peygamberleri yalanlamaları yüzünden helak edildikleri bildirilmekte,ve Rabbimizin müdahalesi sonucu mucizevi olaylar neticesinde bu toplumlar yok edilmekte.Günümüz arkeolojisinde Allah’tan başka diğer tüm uydurma tanrılar cirit atmakta fakat Rabbimizin adı hiçbir kayıtta geçmemekte.Tamamen Ateist bir dünya tarihi yazılmakta.
·         Musa Peygamberin mücadele ettiği Firavunun bize söylendiği gibi Mısır Firavunu ( Ramses ??? ) olduğu inancına katılmıyorum bana göre bu kişi HammuRabbidir.Kur’an Firavun ve sistemini tanımlarken (  Firavun + Haman + Karun + Ordu + Fasık kavim) şeklinde bir şema çizmekte.Basit bir araştırma bile Haman ve Karun’un Mezopotamya kökenli olduğunu gösterirken Firavunun Mısırlı olması hiç mantıklı gelmiyor.Çünkü Firavun bu kişileri tanıyor ve hizmetinde kullanıyor.Haman yardımcısı ve din temsilcisi ( Hatırlayın Firavun ona kerpiç kule yapmasını istediğinde karşı çıkmadan yapıyor ve Firavunun dinine hizmet ediyor Musa’ya karşı.)
·         Karun adının bir lakap olduğunu isim olmadığını düşünüyorum.Musa peygamberle aynı kavimden olan bu kişinin çok büyük bir ticaret sisteminin başında olması yüksek bir ihtimal.Kayseri’de ( Kültepedeki Kaniş harabeleri ) veya Mezopotamya da bulunan Karum adlı ticari ofislerin yöneticisi olduğunu ve servetinin büyüklüğünü buna bağlıyorum.( Anahtarlarını develerin taşıyamadığı bir servet ) Düşünün bilenen tüm dünya ile ticaret yapan bir organizasyonun sahibi.Zaten kendiside ticari zekasına güvenerek kibirlenmekte.
·         Musa peygamberle sihirbazların karşılaştığı yerin Babil şehri olduğunu ve oradaki firavunun da HammuRabbi olduğunu düşünüyorum.Eski dünyada Babil’in sihir ve büyünün merkezi olması da başka bir etken.Hatta Yahudi Kabalasının da doğum yeri olması Tevrat’ın bu şehirde tahrif edildiğini ve Kabalanın burada Tevrata sokulup büyü ve tılsım kitabı hale getirildiğini düşündürtüyor.
·           Bakara 102.ayette Babil’in sihir ve büyü merkezi olduğunu doğruluyor.Bu ayette geçen Harut ve Marut’un insanlara sihir değil sihre karşı yöntemler öğrettiğini fakat insanların bu tavsiyeleri insanları birleştirmekte değil ayırmak için kullandıkları bildirilmekte.Ayette geçen ‘’ İki Melek ‘’ ifadesinin ‘’ 2 Melik ‘’ olduğunu ve şehre gönderilmiş elçiler olduğunu düşünüyorum.
·         Kuran’da Firavunun zulmü anlatılırken İsrailoğullarının erkeklerini öldürüp kadınlarını sağ bıraktığı ve fuhuşa zorladığı bildirilmekte.Yıllarca süren bu zulmün toplumda ortaya çıkardığı sosyal etkinin Fahişelik ( Affınıza sığınıyorum yazarken ) denen mesleğin ortaya çıkma sebebi olduğunu düşünüyorum.Dünyada bu mesleğin doğum yerinin Babil şehri olduğu gerçeğini de bilirseniz bazı taşlar yerine oturmaya başlar herhalde.( Şu an Irak ve Suriye de eşleri ölen kadınların hayatta kalmak için yapmak zorunda oldukları şeyle aynı sebep ).Ayrıca Babil tanrıçası İŞTAR’a ( Seks tanrıçası ) bu kadınların taptıkları veya tapınmaya zorlandıklarını düşünüyorum.
·         Kudüs’te bulunduğu iddia edilen Süleyman tapınağının aslında bir tapınak olmadığını Süleyman peygamberin devleti için inşa ettirdiği ( Kur’an da görkeminden bahsedilen ) bir saray olduğunu düşünüyorum.Saba melikesinin de hayran kaldığı saray.Şu an kalan ağlama duvarına bakarsak büyüklüğünü hayal edebilirsiniz.Rabbimizin Süleyman peygambere bir tapınak inşa ettirmediğini ettirse bile bu kadar şatafatlı olmayacağını da bilirsek  daha net bir resim çıkar.Çünkü Rabbimizin inşa ettirdiği tek tapınak KABE’dir hatta tapınaktan ziyade toplantı yeridir ve bu da gayet mütevazi bir yapıdır.( Bir insan boyundan biraz daha büyük )
Kur’an da ibadet için daha çok mescit tabiri kullanılır.
·         Mirac hadisesinde göğe yükselme olayının peygamberimizin Kudüs’teki mabetten başlamasının Yahudi kaynaklı bir uydurma ve saptırmaca olduğunu düşünüyorum.Çünkü Peygamberimiz devrinde mabet 600 yıl önce zaten yıkılmıştı .Miraç olayında Allah’la yapılan Namaz vakitleri pazarlığında Musa peygamberin önemli rolü !!! rivayetin kaynağını izah eder.
Bu rivayetin zihinlere tapınak algısını yerleştirmek için uydurulduğunu düşünüyorum.
·         Bilinen tarih bize parayı ilk kullananların Lidyalılar olduğunu söylemekte ( M.Ö 600’ler ) oysa Kur’an da Yusuf peygamberi kuyudan çıkaran kervan sahipleri onu ‘’ Kur’an tabiriyle ‘’ önemsiz birkaç dirheme yani gümüş paraya sattıklarını bildirmekte.Yani Musa peygamberden 500 sene evvel.(M.Ö 2000’ler )
·         Yusuf peygamberi satın alan Melik’in Allah’a inanan biri olduğunu düşünüyorum.Sebebi hem ayette elini kesen kadınların Allah’ı şahit göstermeleri,hem Melik’in karısından tövbe etmesini istemesi,ve kadının suçunu itiraf ederken Allahın adını kullanması.ayrıca Allah’ın Yusuf’a kardeşi Bünyamin’i alıkoyması için Melik’in dinine uygun bir yöntem belirlemesi Melik’in şeriatının Allah’ın kabul ettiği bir sistem olduğunu gösterir. Hem Kur’an dan anladığım kadarıyla Melik adil bir insan portresi çizmektedir.
·         Yusuf kıssasında anlatılan büyük kıtlığın Hititlerin de yıkılmasına sebep olan ve tüm Ortadoğu ve Anadolu’yu açlığa sürükleyen kıtlıkla aynı olduğunu düşünüyorum.
·         Musa peygamber, firavun ve sihirbazlarla ilgili tableti görmek isteyenler için mail adresimi de veriyorum….(  prenszuko78bodrum@gmail.com )

Şimdilik sizinle paylaşacaklarım bu kadar.Allah’ın izniyle daha sonra tekrar paylaşmaya devam edeceğim araştırmalarımı.Yazı çok uzadı onun için burada bitiriyorum.Eleştiri ve tavsiyelerinizi bekliyorum…
Selamlar ( 02.01.2014 )

Ömer Faruk MENTEŞE

Prenszuko78

22 Ocak 2014 Çarşamba

KURAN-I KERİM VE ARKEOLOJİ

                                                                                                                                             
KUR’AN VE ARKEOLOJİ


Yıllardır hatta daha da önce öğrencilik yıllarımda okulda tarih dersi görürken hep kendime sorduğum ama bir türlü cevap alamadığım bir soru vardı..? Neden bize var oldukları kesinlikle bildirilen ve kıssaları anlatılan peygamberleri tarih derslerinde veya kazı yapılan alanlarda daha doğrusu arkelojik dünyada göremiyoruz.? Bu insanlar nerede yaşadı,nerede bu Hakk mücadelelerini sürdürdüler,kimlerin arasında yaşadılar.? Cevap; cevap yok…Bize öyle bir peygamberler tarihi anlatıldı ki,sanki onlar dünya üzerinde ama farklı bir boyutta veya paralel bir evrende yaşadılar,mucizeler falan hep bu boyutta cereyan etti…Hayır,bu insanlar bu boyutta bu dünyada benimde yaşadığım bu göğün altında yaşadılar,yediler,içtiler,aile kurdular ve öldüler.Zaten Rabbimizde onlar da sizin gibi bir beşerdi demiyor mu? Ben bu konuda yoğunlaşarak arkeolojik kaynakları takibe başladım,görsel olsun,haber olsun ne bulursam incelemeye çalışıyorum,Peygamberlerimizin izlerini her yeni çıkan kalıntıda bulmaya çalışıyorum İnşaAllah…En sonunda şunu anladım ki,bilinçli olarak dünya tarihi,dinler tarihi ve dahi bulunan eserler bulan kişiler tarafından çarpıtılarak sunulmakta ve ya gizlenmekte.Çünkü bu çalışmaları yapan insanlar,kazılarına başlarken bile Tevrat’ı referans almakta,ve tarihi de bu yönde yazmaktalar.Oysa biz Müslümanlara ayetlerde Rabbimiz defalarca eski kavimlerin kalıntılarını,bölgeleri gezip,neden bu hale getirildikleri hakkında ibret alınması gerektiği yönünde uyarılarda bulunmakta,yani bize Turist olun,gezin ve ibret alın,araştırın neden bu hale düştüler demekte.Ama maalesef bu konu da da pasifliğimiz ön planda,ve kendi tarihi değerlerimiz bile yabancılar tarafından kaçırılmakta veya gizlenmekte.Oysa gözden bilinçli olarak kaçırılmaya çalışılan bir nokta var ve kimse bunu görmüyor,eğer şu andaki arkeoloji ilmine inanırsanız insanlık hep çok tanrılı dinlerle ve inançlarla içe içedir.Bu her toplumda böyledir,tevhid inancından veya bu inancın elçilerinden asla bahsedilmez.Çünkü onlar mitolojik birer kişiliktir.Oysa Rabbimiz bize insanların ilk önce tek ümmet ve tek inanç sahibi olduğunu ve bunun daha sonra bozulduğunu,sonra kitap ve elçilerle bunu bizlere hatırlattığını bildirmekte.
Soruyorum size İbrahim peygamber nerde yaşadı,nerede doğmuştur,ünü Hindistana kadar gitmiş Brahma adlı kişiyle aynı olması muhtemel bu peygambere ait kayıtlar hiç yok mudur?
Ya Musa peygamber,insanları allak bullak edecek mucizeler göstermiş bu şahsiyet nerdedir? Bu mucizelere tanık olan insanlar hiç mi bir kayıt,resim bir şey bırakmadılar? Her şeyi tabletlere kaydeden faizler için bile tablet kesen toplumlar sizce bu inanılmaz olayları kaydetmediler mi? Hiç sanmıyorum,burada ki en üzücü nokta ise Tevrata göre oluşturulan tarihe inanmamızdır.
Şu anda bilim insanları ve tarihçiler İsa peygamber adındaki şahsiyetin aslında yaşamadığı hakkında neredeyse  hem fikirler,ama biz biliyoruz ki İsa Peygamber gerçektir.ama bizim bu olaya verecek bir cevabımız yoktur,hatta bize söylenen doğum tarihini kabullenmiş ve her sene bunu kutlamayı marifet bilmişizdir.Peki neden kimse Kur’an’ın bize tarifine göre çok yetenekli bir doktor veya hekim olan bu peygamberi araştırmaz,Tarihte kaç tane ünlü hekim tanıyoruz ki???
Ya da okulda Taş çağı,Demir çağı veya Tunç çağı gibi bize tekerleme gibi gelen ama Kur’an da Davud peygambere öğretildiği bildirilen Demir işleme sanatını,veya Süleyman peygamberin süslemelerde kullanmaya başladığı Tunç metalini bu şekil de anlamaya çalışmayız,Kimler başlattı ki bu çağları ???
Niye kimse Babil Kralı HammuRabbi’nin( Lakaptır bu ‘’ Kavmin Rabbi ‘’ anlamında )  kendini tanrı ilan ettiğini bize öğretmezde ilk medeni yasalar koyan kişi diye övülür,kendini Tanrı gören ve kullarına gerçek tanrının değil de kendi yasalarını uygulatan bir zorba olduğu öğretilmez.
Niye kimse Rabbimizin Nuh peygambere neden gemi inşa ettirdiğini sorgulamaz.? Neden yanına hayvanlardan aldırdığını ? Yada tufanın nasıl tüm Nuh kavmini yok ettiğini kimse neden sorgulamaz ? Sakın bir adadan kaçış,bir adanın helakı anlatılıyor olmasın? Oğlunun sığındığı dağa kadar ulaşan dalgaları nasıl izah edersiniz.? Bildiğiniz kaç tane batışı efsane ada var ki???? Biz hala Tevrat kaynaklı tufan hikayesine inanmaya devam edelim!!!
Bunlar benim üzerimde çalıştığım,araştırdığım konular,eleştiriye açığım,amacım sadece ve sadece farklı bir bakış açısı olması açısından bu yazıyı yazma gereği duydum.Umarım faydası olur herkese…Rabbimin izniyle tarihi de Kur’an la beraber sorgulama yoluna girdim ve bambaşka bir dünya karşıladı beni.Sanıldığının aksine hiç de sıkıcı olmayan bir dünya var orada.
Bence Kur’an a bir de bu gözle bakın,Sonuçta her şey bizim ibret almamız ve düşünmemiz için anlatılıyor o kitapta.

Selamlar


Ömer Faruk Menteşe

( Prenszuko78 )