Merhabalar.Kuran-ı Kerim ve Arkeoloji yazılarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz Allah’ın izniyle.
Bu yazımın konusunu İbrahim peygamber olarak
belirledim.Umarım tespitlerim sizinde ilginizi çeker.
En başta özellikle bir konuyu belirtmeden geçemeyeceğim.Türkiye’de
artık yeni ve orijinal bir meal yazılmasının zamanı geldiğini düşünüyorum.Ben
de araştırmalarıma kaynak olarak Kuran’ı
aldığım için bazı konularda inanılmaz zorluklar yaşıyorum.Rivayetlere dayalı
yapılan meallerin Kuran’ın mesajının ve etkisinin sınırlı kalmasına ve
araştırma yapacak kişilere düşünsel anlamda kısıtlama getirmesine sebep
olduğunu düşünüyorum.Örneklerle açıklamaya çalışayım.Kuran’da Allah bir çok
yerde isim belirtmemesine rağmen bazı kişi ve yer isimleri orijinalinde
olmadığı halde sanki varmış gibi meallere eklenmekte. Nemrut,Kızıldeniz,Habil
ve Kabil,Havva,Belkıs,Hızır,Potifar,Mısır ve daha niceleri.İşin üzücü olan
kısmı,bu saydığım isimlerin tamamının Tevrat kaynaklı olması.Tevrat’ı hem
tahrif edilmiş bir kitap diye dikkate almayalım, hem de Kuran’ı tercüme
ederken kaynak olarak kullanıp bunları
Kuran’a sanki içinde geçiyormuş gibi sunalım.Bu durumu hangi mantıkla izah
edilir onu da size bırakıyorum Kardeşlerim.Belki bazı kimseler için bu detay
önemli olmayabilir ama benim için çok önemli onu rahatlıkla söyleyebilirim.
Neyse artık yeni konularıma geçiyorum.Yine başlıklar halinde
yazacağım,bu sefer her zamankinden farklı olarak çıkarımlarımı yaptığım
ayetleri de kaynak olarak bilginize sunmayı düşünüyorum.Dileyen Kuran’dan da
kontrol edebilir bu sayede.
·
Önce ayet;
‘’ Allah
kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabb'i hakkında İbrahim'le çekişeni
görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabb'im odur ki, hayat verir ve
öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, hem de
öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu
batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah,
zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz…’’ Bakara Suresi: 258
Bu ayette İbrahim Peygamberle tartışan kişiyi neredeyse tüm
mealler Nemrut olarak isimlendirmekteler.Oysa dikkatli ama küçük bir araştırma
tarihte aslında Nemrut adlı bir şahsiyetin yaşamadığını gösterebilirdi.Bana
göre bu ayette geçen kişi Akad Kralı NARAM-SİN’den başkası değildir.İbrahim
Peygamberin çağdaşı olan bu güçlü hükümdarın ( M.Ö 2200’ler ) en büyük özelliği
tarihteki ilk büyük imparatorluğu kurması ve daha da önemlisi dünya tarihinde
kendisini Tanrı ilan eden ilk hükümdar olmasıdır. ‘’ Dört Yönün Tanrısı ‘’.
Ayette geçen Mülk ve saltanat ifadesi de bu teorimi desteklemektedir.
Ayrıca Naram-Sin döneminde en güçlü inanç şekli her zaman
yazılarım da bahsettiğim Güneş,Ay ve Yıldızlara tapma inancıdır.Ayrıca
Naram-Sin ismindeki ( SİN ) Ay demektir
ve bu hükümdar kendisini Ay tanrısının yeryüzündeki temsili olarak
düşünmektedir.Güneş her zaman en büyük tanrıyı simgelediği için kendisini
ikinci sıraya konumlamıştır.Çünkü bu hükümdar döneminde Ay’a tapma kültü zirve
yapmıştır.
Eğer peygamberler tarihini mistik alandan çıkartıp farklı
düşünmeye başlarsanız aslında her şey çok basittir ve göz önündedir ama her
zaman ihtiyaç olan farklı bir bakış açısıdır o kadar.
Herkes İbrahim peygamberin ateşe atıldığı yerin rivayetler
de geçen Harran olduğunu bilir.Oysa Harran kentinin çok daha büyük bir özelliği
vardır.Harran,Eski Dünyada Ay’a tapma inancının tam da merkezidir.Ayrıca Dünya
da ki tek Ay tapınağı binlerce yıl önce bu şehirde yapılmıştır.Naram-Sin’in
neden kendisini Ay tanrısı yerine koymuştur daha iyi anlaşılır herhalde.Şimdi
parçaları birleştirelim yavaş yavaş…Birincisi İbrahim peygamber hak
mücadelesini bu inanca sahip insanlara karşı yapmıştır.
İkincisi Hz.İbrahim’in parçaladığı;
'’
Allah'a yemin olsun ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza bir
oyun edeceğim.'’
‘’
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki
ona müracaat ederler diye…’’ (
Enbiya Suresi : 57-58 )
Ayetlerde bahsi geçen putların Ay tapınağındaki içinde
bulunan putlar olduğunu düşünüyorum.
Üçüncüsü ise İbrahim peygamberin inkarcı babası
Azer.Bazı insanlar bir peygamberin babası müşrik olamaz burada geçen şahıs
amcasıdır şeklinde tuhaf bir savunmaya geçiyorlar.Oysa ayette babası olarak
geçtiği gayet net olarak anlaşılmakta.Allah için kan bağının önemli olmadığı
bir çok ayette belirtilmesine rağmen bu savunmayı anlamakta güçlük
çekiyorum.Üstelik Lut peygamberin iman etmeyen karısı,Nuh peygamberin dağa
kaçan oğlu,Adem’in iki oğlundaki katil kardeş örnekleri önümüzde dururken.
Önce ayet gelsin :
‘’
İbrahim, babası Âzer'e şöyle demişti: "Putları tanrılar mı ediniyorsun?
Seni de toplumunu da açık bir sapıklık içinde görüyorum…" En’am Suresi :74
Ben İbrahim peygamberin babasının bu Ay tapınağının en
yüksek statüye sahip Rahibi olduğunu düşünüyorum.Sebebim ise çok basit,Eski
dünyada tanrıların olduğu odaya ancak yüksek rütbeli din adamları
girebilirdi,normal insanlar tanrılarına sunmak istedikleri hediyeleri
ancak sunaklara bırakabilirlerdi,iç odalara
girmeleri mümkün değildi,yani insanların mallarından haksız kazanç sağlayan
ruhban sınıfı.Azer’in bu ısrarlı inkarının sebebini de bulunduğu konumu
kaybetmek istememesi olarak düşünüyorum.Ayrıca Allah’ın bir sünneti olarak
gelen her peygamber o toplumun en güçlü ailelerinden çıkmıştır.İbrahim
peygamberin de rahatlığını babasının sahip olduğu bu konumdan aldığını
düşünüyorum.
Önce ayetler gelsin;
‘’
Gece bastırınca, İbrahim bir yıldız gördü, 'İşte rabbim' dedi. Batınca da, 'Ben
batıp gidenleri sevmem' dedi…’’
‘’
Ayı doğarken gördüğünde 'İşte rabbim' dedi. O da batınca 'Eğer Rabbim bana yol
göstermeseydi, muhakkak ben sapıtmışlar güruhundan olurdum' dedi…’’
‘’
Nihayet Güneş'in doğmakta olduğunu gördüğünde, "Benim Rabbim bu, bu daha
büyük!" dedi. O da batıp gidince şöyle seslendi: "Ortak koştuğunuz
şeylerden uzağım ben…" En’am Suresi : 76-77-78
Bu ayetlerde İbrahim peygamber yaşadığı toplumun
inancıyla ilgili en büyük ipuçlarını vermekte.Yine her zaman dediğim
gibi,Güneş,Ay ve Yıldızlara tapma kültü.Tamamen Mezopotamya’ya özgü bir inanç.Bu
ayetlerde İbrahim peygamberin bu gözlemlerini ve yorumlarını bir toplumun
önünde tebliğ amaçlı yaptığını düşünüyorum.Yoksa İbrahim peygamber bunlara
tapıyordu sonra Allah’ı buldu gibi söylentilere ise gülüyorum açıkçası.Yani
sizin tapmakta olduğunuz her şeyin gördüğünüz gibi bir sonu var,hiçbir güçleri
yok,hepsi batıl diyerek örnekleme anlatım yapmakta.
Gelelim yazımın en başında anlattığım Nemrut konusuna.En
başta şunu bilelim,Nemrut ismi Tevrat kaynaklıdır ve Nimrod olarak geçer.Eğer
mealcilerimiz araştırmış olsalardı tarihte Nemrut adında birisinin yaşamadığını
göreceklerdi.Şimdi Nemrut dağı nerden çıktı derseniz eğer,Nemrut dağını
yaptıran kralın adı Kommagene kralı Antiochus’dur.Bu krallık içinde de Nemrut adında bir
kral hiç olmamıştır.Kaldı ki Hz.İbrahim ve bu krallık arasında 2000 yıl gibi
bir zaman farkı vardır.Görüyorsunuz ya Tevrat’ın çarpık tarih anlatımını,ve bir
kitabın nasıl tahrif edildiğini.Zaten Allah’ta bizi uyarmıştı değil mi,bunlar
kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar ( Tarihleri,isimleri,olayları diye
anlıyorum ben bunu ),hükümlerle oynuyorlar diye.
Son olarak bir konuyu daha
paylaşayım sizinle önemli olduğunu düşünüyorum zira.
Önce ayet gelsin:
‘’
İman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden kim Allah'a ve
âhiret gününe iman eder ve güzel işler yaparsa, onların Rableri katında
ödülleri vardır. Ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar…’’ Bakara
Suresi : 62 ( Ayrıca bkz: Maide 69 / Hacc 17 )
Bu ayetlerde geçen Sabiilerin kim olduğuna dair bin
türlü tartışma yapılıyor.Meallerde bile parantez içinde Yıldızlara tapanlar
diye çeviriyorlar.İnsan düşünmeden edemiyor,Allah bunlara hem iman edenler diye
hitap ediyor,hem de parantez içine yıldıza tapanlar diye yazıyorlar,Şimdi hem
iman edip hem nasıl yıldızlara tapılır diye sormazlar mı adama ?
Benim teorim ise şu şekil de bu konuda.Öncelikle ayette
dikkat edilirse Allah ırklardan değil inanç gruplarından bahsetmekte.Bu üç
grupta Peygamberimizin döneminde bulunan ve Ehli Kitap olarak tarif edilen
topluluklar.Ben bu Sabiilerin Hz.İbrahim’in tebliğine uyup onunla beraber
Mekke’ye göç eden insanlardan oluştuğunu düşünüyorum.Çünkü Sabiiler hakkında
yapacağınız küçük bir araştırma bile sizi Hz.İbrahim’e götürür.Siyer
kitaplarında dikkat ederseniz Hanif adı verilen ve Hz.İbrahim’e tabii olan az
sayıda ki insanlardan bahsedilir.Ben bu Sabiilerin Hanif adı verilen grup
olduklarını düşünüyorum.Peygamberimizin de Hanifler adı verilen bu grupla aynı
inancı paylaştığı söylenir.Oysa Kuran’da Haniflik bir inanç grubunu değil bir
bilinci ifade etmek için kullanılır.
‘’
Sonra da (ey Muhammed!) sana: "Hakk'a yönelen ve müşriklerden olmayan
İbrahim'in dinine tabi ol" diye vahyettik…’’ ( Nahl Suresi : 123 )
Ayetler de görüldüğü gibi Haniflik
bir inanç grubu değil bir teslimiyet,samimiyet ve tam anlamıyla inançlı olma halidir.
Yazı çok uzadı devam
edecek Allah dilerse eğer…
En doğrusunu Allah bilir.
|
||
Her türlü tavsiye ve
eleştirilerinizi bekliyorum.
|
||
Selamlar
|
||
Ömer Faruk
Menteşe (http://prenszuko78.blogspot.com.tr/ )
|
Çok güzel bir yazı kaleme almışsınız. Allah razı olsun. Siteniz de hayırlı olsun.
YanıtlaSilSelam ve Dua ile,
Selamlar Fikret Abicim.Allah razı olsun...İnanın sizden bunu duymak bana inanılmaz bir mutluluk verdi.Kendimce bir şeyler yapmaya çalışıyorum,doğru bilginin peşindeyim hepimizin yaptığı gibi.Allah yardımcımız olsun...Eleştirileriniz ve tavsiyeleriniz benim için çok önemli.Tavsiyelerinizi de bekliyorum...
SilSelamlar,Dualar,Saygılar
Allah razı olsun. 16/36 ve 3/137 nin izinde çok güzel bir blog.
YanıtlaSilSağol Kardeşim.Kuran sadece dini alanda yol göstermiyor değil mi? Hayatın her alanını kapsayan eşsiz bir kitap.Allah'tan tek isteğim onun doğru bilgisini kirleten Ehl-i Kitab olmamaktır...O yüzden bu yazdıklarımın üzerine o kadar çok titriyorum ki anlatamam...
SilSizinde yazılarınızı beğenerek okuduğumu bilmeni isterim.Allah yardımcımız olsun,doğru bilgiden ayırmasın.
Selamlar,Saygılar
Dostum ellerine ve aklına sağlık
YanıtlaSil